Emosyonel Yeme Davranışı Üzerine Teoriler

 Mutsuz geçen günlerin sonunda kendinizi sürekli kaliteli olmayan karbonhidrat içeriği yüksek gıdaları, durdurulamaz bir şekilde yerken buluyor musunuz? İşte bu duygusal açlık olarak da adlandırdığımız bir tabloya işaret ediyor olabilir


Yemek yemenin beyindeki haz veren ve ödül sistemini ilgilendiren özellikleri nedeniyle olumlu duyguları ortaya çıkaran ve iyilik hali hissettiren bir yönü bulunmaktadır. Ancak durum süreklilik arz ettiğinde tehlikeli olmaya başlıyor. Her kötü gün ve her kötü an için ağzımıza bir şeyler tıkıştırmak hiçbir sorunu çözmezken ve sadece anlık bir rahatlama sağlıyorken ağır bir bedel ödemek göze alınabilir mi?

Emosyonel yeme, açlık hissi nedeniyle ya da öğün zamanı geldiği için ya da sosyal gereklilik olduğu için değil, sadece duygulanıma cevaben ortaya çıktığı varsayılan yeme davranışıdır. Daha çok öğün zamanlarında değil zamansız atıştırma şeklinde gözlenir. Olumsuz emosyonlar tarafından tetiklenir, sıklıkla gizlice yapılır ve dış ortamlarda değil evde yapıldığı gözlemlenmiştir.
Mehrabian depresyon ve yorgunluk durumunda gıda alımının arttığını, korku ve ağrı durumunda gıda alımının azaldığını bildirmiştir. Lyman olumlu duyguların sağlıklı gıda türlerinin alımını arttırırken olumsuz duyguların zararlı gıdaların alımına yönelimin arttığını göstermiştir.

Emosyonel yeme herkesin canını sıkan bir durumda bir parça çikolata yemesiyle bağdaştırılmamalıdır. İlerleyen dönemlerde yeme bozuklukları dediğimiz Tıkınırcasına Yeme Sendromu, Gece Yeme Sendromu, Blumia Nervosa gibi yeme davranışı ile ilgili psikolojik bozuklukların bir sinyali olabilir. Bu sebeple üzerinde durulması gereken bir konudur.

Emosyonel yemenin bilinçli ve bilinçsiz komponentleri olduğu söylenebilir. Stresi ortadan kaldırmak için yemeye yönelme bilinçli iken, duygularını tam olarak ayrıştıramayan Aleksitimik kişiler için otomatik bir reaksiyon olan yönü de bulunmaktadır. Kimisi neden akşamında kendini yemeklerin karşısında bulduğunu bilirken kimisi hiç bilmiyor yani duygularını tanımlayamıyor.

Emosyonel yeme yaşamının erken döneminde obezite ile tanışan bireylerde ve özellikle kadınlarda daha sık gözlemlenen bir durumdur.
Peki Neden Yiyoruz?
Yapılan birçok araştırmaya rağmen bu durumun hangi mekanizma ile çalıştığı ve hangi olumsuz duyguların aşırı yemeye yönelttiği net olarak söylenemez. Çünkü insan vücudu oldukça karmaşıktır bu yüzden hastalıkların sebepleri, oluşumları da birçok faktöre bağlıdır. Bu konuda ileri sürülen bazı teorilerden bahsedeceğiz. Bu sayede sebeplere inerek, bu tabloyu ortadan kaldırmak ya da başa çıkmak için gerekli stratejiler belirlenebilir.

  • Psikosomatik Teori

Emosyonel tarzda yiyen bireylerin emosyonları hakkında farkındalıklarının olmadığı ve duygulanımı tanıma becerisinin bulunmadığını öne sürer.
Ben bu yemeyi yerken neler hissediyorum? Gerçekten fizyolojik bir açlık hissettiğim için mi kendimi telefona sarılmış sipariş verirken buluyorum? sorularının cevabını açık ve net bir şekilde verebilmek gerekiyor.

  • Kaplan ve Kaplan'ın Obezite Teorisi
Bu teoriye göre obezite tablosunu gördüğümüz bireylerde anksiyete durumuna cevaben aşırı yeme gözlemlenir. Bu teoride protein ve karbonhidrat alımının beyinde nörotransmitter özellikle de serotonin sentezi üzerine etki edebileceği üzerinde durulur.
Bu bireylerin anksiyete hissetmedikleri nötral duygu durumları sırasında beslenme ile doyuma ulaşma ilişkisini erken yaşta öğrenmiş olmaları bu teorinin temelini oluşturur.
Herkesin diline pelesenk olmuş bir söz geldi burada aklıma. Yaşamak için yemek ve yemek için yaşamak. Küçük yaşlarda çocuklarını aç olduğu için değil de "her şeyi yesin çünkü yemek dünyanın en güzel olayı" konseptiyle yetiştiren anneler aslında çocuklarına gelecekte uğraşmaları gereken kötü bir alışkanlık miras bırakıyorlar.
  • Brunch'ın Teorisi
Bu teori yanlış açlık farkındalığı ile aşırı yemeyi ilişkilendirir. Açlık ve doyma hissini tanımlama ile ilgili becerilerin iç içe geçmesi ile bu bireyler ne zaman aç ne zaman tok olduklarını anlamazlar. Gıda alma arzusu ile olumsuz emosyonları birbirinden ayırt edemezler.
Vücudumuzu dinlemek ona odaklanmak çoğunluğun asla yapmadığı bir olay değil mi? Mide ağrıları son noktaya vardığı zamanlarda antiasit ilaç alıp yoluna devam eden bir toplum olmanın ötesine geçmemiz gerekiyor. Bu noktada saat saat beslenen insan tiplemelerinin de dikkat etmesi gerektiğini düşünüyorum. Elbette sağlıklı beslenme örüntüsünde yeme eylemini gerçekleştirdiğimiz belirli saat aralıkları olur. Ancak herhangi bir hastalık durumu söz konusu olmayan, sağlıklı bir bireyin aç hissetmediği halde sadece ara öğün saati geldi diye ara öğün yapması da yeme davranışının fizyolojik sebeplerden olmadığını göstermektedir.
  • Kısıtlama Teorisi
Gıdalara karşı duyulan arzu ile bu arzuya direnme çabası yeme davranışımızı belirler. Yani diyet yapma davranışı tam ters bir etki yapar ve çok fazla yemeye sebep olabilir.
Uzun süren kısıtlayıcı diyetler, liste dışına çıkılan günlerde ya da bireylerin kafasında kilo aldırıcı gıda olarak etiketlenen besinlerden ufak da olsa bir parça yenmesi durumunda verilen tüm emeklerin çöpe gitmesi gibi algılanmaktadır. Bu noktada pes etme, sağlıklı beslenmeyi tamamen bırakma ve aşırı yeme davranışı gözlemlenebilir.

Tüm bunların ışığında herhangi bir yeme atağı geldiği takdirde durumu 4 kelimeyle özetleyebiliriz: Farkındalık, Özgürlük, Düzen ve Plan.
Neler Yapabiliriz?
  • Yeme atağı sırasında hissettiklerimize odaklanmak ve onları adlandırmak
Vücudumuz gerçekten açlık sinyalleri veriyor mu yoksa o an sadece yalnız hissetmiş olabilir miyiz?
Kendinize ne hissettiğinizi sorun ve bunu tanımlamaya zaman ayırın.
  • Olumsuz duygu durumlarına karşı bir baş etme stratejisi oluşturmak
Kendinizi iyi hissettiğiniz ya da o an kafanızı dağıtabilecek bir şeyleri kaçış planı olarak önceden düşünmelisiniz (yürümek, müzik dinlemek, meditasyon, ev toparlama-temizlik, su içmek sizi her ne motive ederse)
  • Vücudun açlık-tokluk sinyallerini iyice tanımak
  • Beslenme düzenini belirli saatlere oturtmak
Ancak dikkat etmeniz gereken bir husus, gün içinde atıştırmaları kendinize kaçış sağlamak için mi sırf saati geldiği için mi yoksa gerçekten acıktığınız için mi yaptığınızı analiz etmeniz.
  • Kısıtlayıcı diyetlerden kaçınmak
Tabii ki bu durum herhangi bir hastalığa sahip olmayan, sağlıklı bireyler için geçerli. Sağlıklı beslenme mükemmel beslenme değil, alışkanlıkların hepsine veda etmek demek değil. Kendinize acımasız olmayın. Dengeli ve çeşitli beslenmeli ve gıdaları doğru porsiyonlarda tüketmelisiniz.


KAYNAK: Güzin Mukaddes Sevinçer, Numan Konuk, Emosyonel Yeme, Journal of Mood Disorders 2013;3(4):171-8 DOİ: 10.5455/jmood.20130926052526

Comments

Popular posts from this blog

Understanding Nitrites and Nitrates: Sources and Potential Health Effects

Lessons From The Apple Cider Vinegar Story: The Dangers of Health Misinformation

Lots of Photos, One Outcry