Kahve Tüketimi ve Alzheimer İlişkisi
Julianne Moore'un harika oyunculuğuyla Alzheimer'ı yaşattığı Still Alice isimli filmi izledikten sonra kendimi burada bulmuş olabilirim. Bir dil bilim profesörünün erken yaşta Alzheimer ile tanışması, o güne dek mükemmel yapabildiği akademik işleri bırakın, günlük yaşamsal becerileri bile yerine getiremeyişi oldukça üzücüydü. Alzheimer yaşayanlar için de bakım görevini üstlenen kişiler için oldukça zor.
Alzheimer hastalığı, beyinde amiloid içeren plakların ve fosforlanmış tau proteinlerinden oluşan nörofibriller yumakların birikimi ile karakterizedir. Nedeni için kesinlikle bu ya da şu şeklinde bir cevap verilemez ama hidrojenperoksit gibi reaktif oksijen türleri, oksidatif stres yaratarak bu duruma sebebiyet veren maddelerdendir.Kahve sağlık yararları hakkında birçok araştırma yapılmış ve hala üzerine çalışılmakta olan bir gıda maddesi. 1000'den fazla bileşene sahip olduğu düşünülünce, bu araştırmaların sonu gelecek gibi de gözükmüyor.
Kahve içerisinde, Alzheimer ile ilişkilendireceğimiz bileşenler,
-Fenoller; klorojenik ve kafeik asit
-Diterpenler; kahveol ve kafestol
-Magnezyum
Fenoller ve diterpenler antioksidan özellikleriyle öne çıkan bileşenlerdir. Magnezyum ise CHO mekanizmasını düzenleme, insülin hassasiyetini arttırma etkisinden dolayı, dolaylı yoldan Alzheimer patogenizini etkiliyor.
Bu noktada açıklamamız gereken Diyabet ve Alzheimer arasındaki ilişki olacaktır. Alzheimer'da gördüğümüz beta amiloid plaklarının yıkımının azalmasının, aynı şekilde diyabette de karşımıza çıkan tablolardan biri olduğu bildirilmiştir. Bu yüzden sağlam bir CHO mekanizması nöronlarımızı korumamız açısından da önem arz ediyor.
Kafein, çeşitli enzimlerin salınımını bloke ederek veya baskılayarak, alzheimer ile karakterize oluşumların önlenmesini sağlıyor. Ayrıca kafeinin antioksidan özelliği ile oksidatif hücre hasarı da bir miktar önlenmiş oluyor. Kahveol ve kafestol reaktif oksijen türlerinin sebep olduğu oksidatif stresi önleyerek bu sürece destek olurken, klorojenik asit ve magnezyum glukoz homeostazına da fayda sağlayarak dolaylı yoldan Alzheimer'dan korunmada yardımcı oluyor.
Yapılan çalışmalar üzerinden konuşalım biraz da.
- Arendash ve arkadaşlarının fareler üzerinden yaptığı deneyde, 1.5 mg kafein içeren su ile kafeinsiz su alan fareler arasında 3.5 aydan sonra çeşitli farklar olduğu gözlemlenmiş. Kafeinli su alan fareler, kafeinsiz su alanlara göre daha iyi bilişsel performans göstermişler. Bu 1.5 mg kafein ise insanlar için 500 mg kafeine denk geliyor. Ayrıca kafeinli su alan farelerde hipokampal bölgede beta amiloid plakları kontrol grubuna göre %32-37 oranında azalmış.
- Kontrol (n=54) ve vaka (n=54) grubu üzerinden yapılan bir başka çalışmada, vaka grubunun hastalığın teşhisinden önceki 20 yılda ortalama günlük 73.9 mg kafein aldıkları, kontrol grubunun ise günlük kafein alımının ortalama 198.7 mg olduğu bildirilmiştir.
- Cao ve arkadaşları tarafından yürütülen bir başka çalışmada, kafeinli kahve tüketen farelerde granülosit-koloni stimülatör faktörü (GCSF)'nün plazma seviyesinin büyük oranda arttığı, ancak tek başına kafein solüsyonu ya da kafeinsiz kahvenin bu etkinliği göstermediği belirtilmiştir. Buna göre sitokinin yükselmesinde kafein ile birlikte kahve içerisinde bulunan diğer bileşenlerin sinerjik etki gösterdiğine sonucuna varılmıştır.
- Eskelinen ve arkadaşlarının yaptığı bir diğer çalışma ise kahve tüketim düzeylerinin etkisini kıyaslamak üzerine olmuştur. Orta yaş döneminde kahve tüketimi günlük 0-2 fincan (düşük), 3-5 fincan (orta) ve >5 fincan üzeri (yüksek) olmak üzere 3 kategoride inceleme yapılmış. 1409 birey üzerinde yapılan bu çalışmada, yaşlılık dönemlerinde 61 demans vakası gözlemlenmiştir. Orta yaş döneminde, orta düzeyde kahve tüketenlerin, düşük miktarda kahve tüketenlere göre yaşlılık döneminde Alzheimer riski %62-64 daha düşük bulunmuştur.
Bu çalışmalara göre kahve tüketiminin Alzheimer oluşumunu önlemenin yanı sıra, ilerlemesini de önleyebileceğini öne sürüyor. Kahve tüketiminin Alzheimer üzerine herhangi bir etkisi olmadığını bildiren yayınlar da vardır. Ayrıca dikkat edilecek husus fazla kafein tüketiminin olumsuz etkilerini de göz önünde bulundurmaktır. EFSA'nın önerisi, sağlıklı bireyler için günlük 400 mg olup bu oran hamilelerde 200 mg'a düşmektedir. Bu noktada kafein kaynağının sadece kahve olmadığını da bilmek gerekir. Bireylerin genetik özellikleri, beslenme rutinleri, fizyolojik durumları göz önüne alınarak değerlendirme yapılmalıdır.
Kahve Tüketimi ve Nörodejeneratif Hastalıklarla İlişkisi, Melike Gönder, Nevin Şanlıer, Türkiye Klinikleri J Neur 2014;9(2):67-72

Comments
Post a Comment